11 Nisan 2022 Pazartesi

Yabancı Dil Öğretimiyle Teknolojinin İlişkisi



Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde teknolojinin hayatımıza olan etkilerini geçmişe kıyasla artık her alanda çok daha net bir şekilde hissetmekteyiz. Bugüne kadar teknolojinin bize sunduğu bazı imkanları tam fark edememiş olsak da artık akıl almaz boyutlara ulaştığı için gözle görülebilir hale gelmiştir. Hatta teknoloji kelimesinin bize neleri çağrıştırdığını düşündüğümüzde de hemen akıllı telefonları, tabletleri, smart tv’leri ve Tesla marka arabaları örneklendiririz. Fakat teknoloji düşündüğümüzden çok daha geniş kapsamlı olup elimizdeki kurşun kaleme kadar ulaşan devasa bir olgudur.

İnsanoğlu hayata daha kolay adapte olabilmek ve konforlu yaşayabilmek adına çeşitli icatlara imza atmış ve teknolojik gelişim, ihtiyaçlar doğrultusunda her zaman hızlanarak devam etmiştir. Bu durum diğer tüm alanlar gibi yabancı dil öğretimine de yansımış; teknoloji, dil eğitim ve öğretiminde kaçınılmaz bir ihtiyaca dönüşmüştür. Bireylerin ihtiyaçlarına uygun olarak güncel teknolojilerin doğru kullanıldığı bir dersin hem öğrenciler hem de öğretmenler üzerindeki olumlu etkileri tartışılamaz boyuttadır. Öğrencilerin hali hazırda teknolojiye olan ilgisi çok yüksekken onları doğru kaynaklara hem göze hem de kulağa hitap eden materyallerle birlikte yönlendirdiğimiz durumda başarıya ulaşmaları oldukça kolay olacaktır. Şimdilerde akıllı tahtalarda kullandığımız kısa filmler, Web 2.0’ın da yardımıyla oluşturulan interaktif etkinlikler, afişler, slaytlar, grafikler vb. araçlar dil öğretim programlarında sıklıkla yer almalıdır. Yabancı dil öğretiminde teknolojinin kullanımı, bir zorunluluktan öte gerçekliğe dönüşmüştür. Yapılan araştırmalar, bireylerdeki kazanımların kalıcılığını arttırdığını defalarca kez kanıtlamıştır.

Yabancı dil eğitiminde en belirleyici unsurlardan birisi de bilgisayardır. Bilgisayar destekli dil öğrenimi “BDDÖ” kavramı ilk olarak 1960’lı yıllarda ABD’de ortaya atılmış ve 1970’li yıllarda ABD üniversitelerinde bu hususta çalışma ve araştırmalar yapılmaya başlanmıştır. Bilgisayar destekli dil öğrenimi ilk başta maliyeti yüksek bir girişim iken kişisel bilgisayarların yaygınlaşması ve fiyatlarının da düşmesi sonucu çok daha erişilebilir olmuştur. Bilgisayar destekli eğitim birçok teknolojiyi bünyesinde barındırmakta olup, hedef dilin gerçek yaşamdakine çok yakın ortamlarda öğretilmesine önemli ölçüde katkı sağlamaktadır. Öğretmen teknoloji desteğini verimli bir şekilde arkasına alırsa ve ne kadar çok duyu organına hitap eden bir öğretim ortamı sunabilirse, bu ortamlarda etkili öğrenme daha üst seviyede gerçekleşecek ve sınıftaki canlılığı arttıracaktır. Ayrıca öğretmenin değerlendirme anlayışı çeşitlenmekte; öğretmen, yazılı notlarının ötesinde öğrenciler tarafından ortaya konan ürünleri de değerlendirebilmektedir. Bu da bireyselleştirilmiş öğretimin yapılmasının kolaylaşması, başka bir deyişle daha aktif ve katılımcı bir sınıfın oluşturulabilmesi anlamına gelir. Aktif ve katılımcı bir sınıfın motivasyonu çok daha yüksek olacağı gibi yabancı dil öğretimini de daha anlamlı ve gerçekçi kılacaktır.

Yabancı dil öğretiminde bir başka önemli unsur da mobil öğrenme araçlarıdır. Cep telefonları, tablet bilgisayarlar ve kişisel dijital yardımcılar mobil öğrenme araçlarının içerisinde yer alır. Araştırmalara göre Apple App Store ve Google Play gibi büyük uygulama satıcıları, 800 binin üzerinde mobil cihaz uygulamasını bünyesinde barındırmakta, bunların 800 – 1000 kadarının da dil öğretimi için üretildiği belirtilmektedir. Mobil öğrenmede Kahoot, Gartic.io, Zondle gibi uygulamaların kullanılması gerektiği gibi yabancı dil kullanarak anonim kişilerle iletişim kurmayı sağlayan Rosetta Stone, Bottled ve Slowly gibi sohbet uygulamaları da öğrencilere tavsiye edilmelidir.

Sonuç olarak çağımızda bilginin üretilmesi, aktarılması ve kullanılması tıpkı diğer tüm alanlarda olduğu gibi yabancı dil öğretiminde de işleri oldukça kolaylaştırmıştır. Ancak çok hızlı değişen teknolojiye ayak uydurulması gerekliliği, hedef öğrenci grubunun özelliklerine göre hazırlanmış yazılımların seçimi, öğretmenlerin eğitimi gibi unsurlar aşılması gereken bazı engeller olarak durmaktadır. Bu engellerin yanı sıra göz önünde bulundurulması gereken bir diğer husus da teknolojinin sadece bir araç olduğu ve yabancı dil öğretiminde doğru yerde doğru zamanda kullanılması gerektiğidir.

23 Mart 2022 Çarşamba

Duyulamayan Çığlık - Les Choristes

Ses nedir? Nasıl oluşur? Bugüne kadar kaç farklı sesi duydunuz? Hüznü, mutluluğu, heyecanı, belirsizliği, bazen de sadece doğallığı ifade etmez mi? Her bir sese kulak verdiniz mi? Cevaplarımız ortak olacağı gibi sesler, öyle ya da böyle hayatımızın bir parçası. Peki tüm bu karmaşanın içinde duyulamayan seslere hiç kulak verebiliyor muyuz? Hayvanların, kadınların, belki de çocukların? Koro filminde duyulamayan çığlıklara sahip “görece” haylaz bir çocuğun orkestra şefine dönüşümüne tanıklık ettim ki, çiçeği burnunda bir öğretmen adayı olarak ödüllere doymuş eğitim temalı bu yapıtın üzerimde sağlam bir iz bıraktığını söylemeliyim.

Orijinal adıyla “Les Choristes”, “etki-tepki” yöntemini uygulamaya ant içmiş disiplin delisi bir müdür tarafından yönetilen, savaşta ailesini kaybetmiş çocukların yatılı olarak okuduğu bir okula merhamet sahibi idealist bir öğretmenin gelmesinin öğrenciler üzerindeki etkisini bize sunuyor. Müdür Rachin, yapılan bir hatada çocuklara günlerce hücre cezası verecek kadar duygularını yitirmiş biridir. Okula yeni gelen müzik öğretmeni Clement Mathieu, öğrenci profilinin sorunlu olduğunu görse de onların cezalandırılacağı sırada onları koruyarak öğrencilerini şaşırtır. O asla asla demeyecek, çok geçmeden müziğe yetenekli öğrencilerini fark edecek, yatakhanede kendisine ayrılan küçük ve izbe odada bestelerini yazacak ve korosunu oluşturacaktır. Koro oluşturulduğu sırada hücre cezasını çeken Morhange ise, o sırada girmesi yasak olan bir sınıfta Mathieu’nün bestelediği şarkıları okurken Mathieu’ye yakalanır ve hayatının nasıl şekilleneceğinin farkında bile değildir. Başta istemeden koroya dahil edilen ve Mathieu’ye sonradan saygı duymaya başlayan Morhange’in müziğe olan yeteneğiyse inanılmazdır. Müdür Rachin’in kesinlikle karşı çıktığı bu koro, gizli bile olsa sürdürülebildiği sürece Morhange’in yetenekleri de gün yüzüne çıkmaya, parlatılabilmeye devam edecek ve bir yerlerde çığlıkları duyulabilir olacaktır.

Filmdeki tüm detayları bu yazıya dökmek istemedim çünkü ödüllerden ödül beğenmiş, Bruno Coulais’nin harika bestelerinin olduğu, eğitim temalı bu Fransız müzikal/dram filmini -öğretmen veya değil fark etmez- her insanın deneyimlemesi gerektiğini düşünüyorum. Bir öğretmenin öğrenciye yaklaşımının ne kadar önemli olduğunu, sahnenin birinde müdür Rachin’in “ben hiçbir zaman eğitimci olmak istemedim” sözünden yola çıkıldığında işimizi gerçekten severek yapmamız gerektiğini bize sunuyor. Öğrenciler ne yaparsa yapsın onlara “kurtarılamaz” gözüyle bakılmamasını, duyulamayan çığlıkları olabileceğini ve onların her bir özelliğini keşfetmemizi istiyor. Belki bizim keşfedilişimiz de yakındır, sesimiz bir yerlerde duyuluyor ve önemseniyordur? Hatta bu yazıyı keşfetmeniz de özçekim kurallarından size çakılan bir sinyaldir? Kim bilir?

21 Şubat 2022 Pazartesi

Özçekim Kuralları

Biz niçin varız? Biz niçin bu dünyanın içerisinde belli başı kurallar koyup yaşamaya çabalıyoruz? Biz kimiz? Yanıtları malum. Kimisine göre var, kimisine göre yok. İki tarafa da sitem edemiyorum, iki tarafa da verdikleri yanıtlar hakkında “şu şöyle, bu böyle” diyemiyorum. Çok da gerek duymuyorum galiba. Bazen akışın içerisinde kaybolup gitmek lazım. İşte tam da bununla ilgili birkaç cümle okudum. Yetmedi birkaç tane daha, birkaç tane daha… derken Çekim Yasası’nı bitirmişim. Tam da bitimde kafamın ne kadar rahat olduğuna şaşırdığımı hatırlıyorum. Rahatlığın sebeplerinde dengeli beslenmeye özen göstermemin ve hayatımdaki bazı yeni gelişmelerin de etkisi yadsınamaz. Ama bu sefer başkaydı, akıp gidiyordu sanki her şey. Tıpkı enerjiler gibi…

Hala özçekim ile ilgili bir cümlem yok değil mi? Farkındayım, onun olayı özçekimin bir “selfie” den ibaret olmaması aslında. Kaydedilen şeyler farklı ama hayatımıza etkileri galerimizin içerisinde kaybolamayacak kadar fazla. Sevgili kitabımız belli başlı noktalarda bana ütopik gelen örnekler vermiş olsa da ciddi dersler aldığım noktalar da olduğundan olumsuz bir durum söz konusu değil. Neyi istersek onu çekeriz, neye ne kadar çabalarsak o kadar başarılı oluruz, “ne ekersek onu biçeriz” aslında değil mi? Kitap, bunun ötesine geçip klişelerden sıyrılmamızı istiyor: “Neyi nasıl istediğimizi” değiştirmemizi, enerjilerin farkında olmamızı. Birinin hayatımızdan hiç ayrılmamasını isterken aslında tüm enerjimizi oraya verdiğimizi ve bir noktada ayrılığa “bizim” sebep olduğumuzu anlatınca “NASIL YANİ?” diye bir tepki koyduğumu hatırlıyorum. Bu tepkiyi verirken “acaba mı?” demeyi de ihmal etmeyince, Çekim Yasası işte tam o anda benim için de çalışmaya başladı. Tıpkı yazımın ilk cümlelerindeki sorularımı değiştirmeye çalışmam gibi. Biz niçin varız yerine “niçin olmayalım”, biz niçin bu dünyanın içerisinde belli başı kurallar koyup yaşamaya çabalıyoruz yerine “biz niçin bu dünyanın içerisinde belli başlı kurallar koyup yaşamayalım” demeye başladım. Ama en önemlisi, ben kimim sorusunu “ben kim değilim” ile değiştirmekti. İşte o an, hayatımda yaptıklarımı sorgular hale geldim. Neyi niçin yapıyorum, enerjilerin farkında mıyım, BEN NEYE, KİME BENZİYORUM? Bunun gibi peşi gelen bazı soruların yanıtını tek tek verebilmeye başladığım anda da, hayatımda net değişimler meydana geldi.

Velhasılıkelam okuyucularım, tavsiye ettiğim bir şaheser daha. Farkındalık yaratmaktan öteye götüren, belli bir olay akışı olmadığı için an be an takip etme zorunluluğu duymadığınız, gönül rahatlığıyla okuyabileceğiniz yalın ve özgün bir şaheser. Hayata sorduğumuz soruları değiştirdiğimiz anda da, cevaplarını daha kolay bulabileceğimize inancım tam. Ki, bu da hayatın bir gizemi ve, “biraz gizem iyidir, galaksiler gibi.”

Nil Gün - Çekim Yasası

10 Şubat 2022 Perşembe

Farklı Bir Dünyadan Farklı Bir Dünya Talebi: Veronique'in İkili Yaşamı

Irene Jacob’ın ve bestelerin coşturduğu, metaforlarla dolu, üç renkli, varoluşsal bir şeyler izledim. Bir tarafta Weronika, bir tarafta Veronique. Bambaşka dünyalardan olsalar da birbirlerinin aynaları gibilerdir. Yetenekleri de şahanedir. Lehçe kelimeler duymaya başlıyorum. Uykusundan uyandığı bir gün yan odada resim yapmakta olan babasına “Tuhaf bir duygu içindeyim. Yalnız olmadığımı hissediyorum. Bu dünyada yalnız olmadığımı.” diyen Weronika’nın bu sözlerini hiç de kısa olmayan bir süre içinde unutmayacağım.

Evet, yetenekleri -güzellikleri kadar- şahane demiştim değil mi? Öyle bi yetenek ki bu, baştaki Gargamel’e benzeyen şefimiz sadece lise eğitimi tecrübesine sahip hanım kızımız Weronika’nın sesini fark edince resmen “geç geç sen, bunlar kimmiş” diyip gösteriye dahil ediyor. Fakat bu, onun ilk ve son gösterisidir. Çünkü bir rahatsızlığı vardır. Tıpkı Veronique gibi...

Kalp krizi geçirip ölen Weronika’dan sonra kulaklarım Fransızca kelimeler duymaya başlıyor. Veronique, Weronika ile benzer bir şekilde bize sunulmaya başlansa da yaratılan bir karamsar hava fark ettim. Sanki onun içinden bir şeyler kopmuş, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı izlenimini vermişti. Bu durum filmin sonuna kadar da devam edecekti. Weronika gibi onun da bir rahatsızlığı olduğundan sahip olduğu işi bırakıp müzik öğretmenliğiyle birlikte sakin bir hayat sürdürür. Yaşadığı sakin yaşamın içerisindeyken kukla gösterisinde karşılaştığı adama âşık olan bu kızcağız, gelecekte nelerle karşılaşacağından habersizdir. Öyle ya da böyle birbirlerini bir şekilde bulan ve bulmayı “kabul eden” çiftimizi Weronika’ya göre daha şanslı buldum. “Hadi iyisiniz hee” diyerek tebrik edesim geldi.

Veronique âşık olduğu adama kavuşmuşken, Krakow gezisinde çektiği resimleri inceler. Kuklacı “bu sensin” deyince şaşıran hanım kızımız bakar ve Weronika’yı ilk kez orada görür. Hissettiği tuhaf şeylerin, içinden kopanların boşalmasını yaşamaya başlar.

Abimiz yazdığı hikâyeyi Veronique ile paylaşırken nasıldır bilinmez, iki Veroniğin ruh bağını kurmuş. Bununla ilgili herhangi bir açıklama yok. Aslına bakarsanız ben bu yapımı izlerken kafamda sürekli “neden” sorusu vardı. Yaptığım hataymış çünkü Kieslowski’nin bize yanıt vermek gibi bir gayesi yokmuş ki. Doğru mudur, yanlış mıdır, kimin hayatı daha kabul edilirdir, bunlara da herhangi bir yorumlaması bulunmuyor. Ama insanoğlu “yalnızdır” denir ya, gerçekten de o kadar yalnız mıyız diye sorgulatıyor bize. Kukla sahnesinde balerinin kelebeğe dönüşmesi, ruhumuzun havalanıp bir başka bedene konmasını mı simgeledi ki?

Şu bir gerçek, bu film iki defa izlenmeli. Biri bu yazımda bahsetmeye gerek bile duymadığım inanılmaz ötesi besteler için, diğeri de çekim açılarıyla renklerin dansının mükemmel yansıtıldığı sahneler için olmalı. Hatta bunlar öyle sahneler ki altyazıya falan gerek yok. Bir Kieslowski şaheserinin tadını çıkarın.

A Letter From Unknown Woman

academia.edu/43248415/A_Letter_From_Unknown_Woman

This article will include Stefan Zweig, the analysis of his roman above and my self-assessments.

The writer, Zweig , who is of Austrian origin, explains himself with this sentence in this roman: "The world in which my language was spoken was, for me, there was no place I could ever want to rebuild my life after my spiritual homeland Europe destroyed itself." This tragic farewell is reflected in the text he wrote, and the “female” character, who felt child but later older, implicitly committed suicide. We will witness that this novel written by Zweig, or rather this text, which is accepted as “a long story” in public, has many meanings in it.

This novel by Stefan Zweig entitled A Letter of an Unknown Woman tells the secret love of an ordinary girl to Mr R, a well-known novelist. This girl never says her own name while writing a long letter to Mr. R. Normally letters arrive at the recipient "on average", but this will not be so. The main heroes of the novel are these two people. This, in my opinion, allows us to get to know them more easily. Mr. R receives this letter on his birthday, but this letter is anonymous. While he has just begun to settle in an apartment flat with his servant, the neighbors of this apartment are also happy to move their old tenants from here. His opposite neighbors are also the family of “the girl (she is 13 years old yet)” we are talking about. The poor mother and daughter live together because “the eldest of the house” died when the girl was a baby.

Mr. R's servant, along with the other accumulated letters, gives all the letters to Mr. R. While he is looking at the letters in an ordinary way, one of them is very remarkable for him. Because this letter came from “a mother” who said her child was dead. This definition shapes the course of the story. The letter begins with "You, who never knew me ... I will not be alive when this letter reaches you." This mother, who was devastated by the death of her child, wants to confess her memories with this man, her love and say her last words before she dies. The woman tells that on the first day she met with him, she followed him like an agent and she could even examine his room under the pretext of helping his servant. Although she is only 13, she tells him that she is excited enough to have a heart attack. But when the girl saw that he was with other women - which is natural because of the charisma of this man - she was upset , as the women give her their souls and bodies, the girl tells him that she is damned.

Although the girl tries to make her stand out to Mr. R, she cannot succeed and moves to Innsbruck due to the marriage of her mother. This separation will not do her any good at all, because Mr. R is far away in Vienna. In fact, one day she is so succumb to her love that she waits for Mr. R in front of his house overnight but that night, Mr. R was not at home.

Time passes, the girl can never get used to Innsbruck. This girl, who fell in love with a 25-year-old man when she was 13, cannot get used to any man until she turns 18. She continues to wait for Mr. R bodyly and mentally, and is partially rewarded. Mr. R notices this young girl and begins to invite her to his home. She lives the night after the meal she dreams of, but does not tell the man that she is a virgin.

One day she learns that she is pregnant. She has to leave the shop where she works and she gives birth in the house of orphans. She cannot tell this to the man because she thinks he will not believe it. (I think this is a wrong decision because a woman should be able to say it to her loved one in some way) “I gave your child a good life, how? I sold myself.” she wrote to the letter,

This young "woman", who started to get poor with her baby, has to make money and so she starts spending time with rich but only loving men. Although she receives marriage proposals, she will refuse them because the author was created for her. Even though they have met the author several times, the author does not notice him. The woman has no effort in this regard. The only difference is that since women are with rich men, she is much more attractive than before. Even after a certain period, the writer cannot take his eyes off this beautiful woman and they meet once again. However, the author cannot remember her again. Seeing that despite her difficulties she still does not remember her, this woman eventually becomes miserable and the writer says goodbye to her, saying that he will go on a trip. Hopeful waiting ends, stating that the woman will not be alive.

IN MY OPINION : “This long story,” which involves an implicit suicide, made me rather pessimistic when I read it. In today's communication age, I don’t know if such things aren’t possible or because of my personal opinion, the feelings of this woman who sometimes called herself “mother” did not belong to a normal person. The concept of normality is a controversial subject today, though. But I am sure that; The fact that the unnamed woman expresses her love unilaterally reflects the life of Zweig and what passes through Zweig’s brain. While I am reading, I often asked, "Is this woman a maniac?" Because some things could be a lot easier.

Although I am not afraid to say that I love it so far, I think that this girl's loss of her father at an early age and her family's troubles and desperation prevented her from making the right decisions. So, after a while, I gave up asking the question "Is this woman a maniac?" and let myself to the depth of the events. This roman of Stefan Zweig, which I finished between 2-3 course break because it wasn't too long anyway, was unique that taught me something.


Şevket Çoruh - La Troisième Guerre Mondiale Des Médias Sociaux

https://dergi.ingilizedebiyati.net/cuidek/article/view/19/21

Dans cet article, ce serait un honneur pour moi de parler du projet d’un acteur célèbre, Şevket Çoruh, qui pourrait être un exemple pour le monde entier, et en même temps de publier pour vous une critique simple. La raison de mentionner cet article de l'acteur Şevket Çoruh est qu'il dépense tout son argent qu'il gagne pour ouvrir un théâtre. A présent, si vous voulez que j'exprime mon amour pour cet acteur, je vais vous parler des choses merveilleuses qu'il a faites et ensuite de mes idées personnelles.

Selon un rapport publié par un site d'information populaire, il a vendu 7 voitures classiques et 3 maisons qu'il avait pour commencer à créer une salle de théâtre et en plus, il a fait un prêt de 7 millions de livres turques. C'est absolument inestimable! Son amour pour le théâtre a contribué à faire ce sacrifice, sans crainte. Il a acheté la propriété d'un ancien cinéma à Kadiköy-Istanbul, et a fondé les bases de l'ouverture de cette salle de théâtre. Şevket Coruh, qui a transformé le cinéma ruineux (et aussi épave) en une salle de théâtre et l'a animée en 2 ans, a dépensé un total de 17 millions de livres turques pour le lieu appelé "Baba Sahne ". Mais, il a donné le nom de "Forteresse de la Liberté" à la scène. Voilà pourquoi il a expliqué cela dans une interview avec le journal *Bavul* : “C'est un château qui nous libérera. Il peut être un petit château, il ne peut pas avoir de très hauts murs, mais c'est toujours un château. Ce sont les gens qui vont consolider ce château, et c'est le devoir de ces gens.”

Avec ces mots, il nous a rappelé que l'esprit partagé de l'humanité a été manqué, et parallèlement, il nous a rappelé qu'il y a des leçons à apprendre. Selon moi, “Baba Sahne” est un développement très précieux pour la Turquie, cependant, nous devons envisager la possibilité de ne pas atteindre la cible exacte du projet. Parce que les gens veulent se débarrasser d'un monde d'art pur et s'impliquer dans la 3. Guerre Mondiale Des Médias Sociaux. Le cinéma et le théâtre sont devenus des armes pour nous montrer. Et malheureusement, il semble qu'il n'y aura pas d'accord de cessez-le-feu dans cette guerre jusqu'à un certain temps. Par exemple, en regardant (!) des films maintenant dans les cinémas, c’est un fait inévitable que nous les ayons enregistrés au téléphone et que les ayons diffusés aux gens avec des émissions en direct. Nous payons seulement pour le spectacle, nous allons au cinéma, nous le partageons dans nos comptes de médias sociaux, et mission accomplie! Nous sommes maintenant des individus cultivés! En fait, nous pouvons avoir des idées libres en combinant ces publications sur ce qui se passe dans les films, pas sur le cinéma, mais ce n'est pas ce dont nous parlons.

D’autre part, bien que le nombre de personnes qui se rendent au théâtre ait diminué, les types de personnes que j'ai mentionnés ci-dessus qui se rendent dans les cinémas reviennent dans ces lieux. Mais cela ne devrait pas signifier que le reste des vrais amateurs d'art se cacheraient dans leurs maisons. Je pense qu'ils ne devraient pas faire ça quand il y a un art et que tout est important, qu’il y a un travail vivant.




Finalement, bien que Baba Sahne, qui est ouverte par Şevket Çoruh, soit un grand pas, nous devons prendre cette mesure et quitter nos maisons, et avant que notre Terre se soit installée, c'est-à-dire que nous puissions nous voir, rencontrons au milieu du point A et du point B. Après tout, les amants se rencontrent au milieu, mais comment pouvons-nous courir après être devenus aveugles?

Yabancı Dil Öğretimiyle Teknolojinin İlişkisi

Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde teknolojinin hayatımıza olan etkilerini geçmişe kıyasla artık her alanda çok daha net bir şekilde hiss...